Şine diyare dewe şîn û şivano
Cendege domanu tijî verde
Cenî merednera kîste
Hay lo lo lo bêre bivîne
Zalimene….(*)
İki yıl önce bugün, gece, yarının
kürde yine hangi trajediyi getireceğini bilmeden, hayatımıza devam ettiğimiz
zamanlar… çok uzak bir geçmişte olmuş gibi geliyor şimdi tekrar hatırlarken!
Çok hatırlamaktan mı, sürekli aynı trajediyi yaşamaktan mıdır, uzak geçmiş kipi
ile ifade etmek? yoksa kanıksamaktan mıdır yeniden hatırlayıp hatırlayıp
unutmak, giderek gerçeklikle bağını koparmak yaşananların…
Halbuki iki yıl önceydi, -katledilenlerin
yakınları için daha dün gibi- gece yarısı yataklarımıza gitmeye hazırlanırken,
‘kaçak’tan dönen çocukların başına bomba yağıyordu Qileban’a bağlı Roboski köyü
yakınlarında. Çoğumuz Qileban’ı da Roboski’yi de o zaman öğrendik, çünkü orası
haber bültenlerindeki ‘Şırnağın Uludere ilçesine bağlı Ortasu köyü’ idi.
Bilenlerimiz ise tekrar hatırladı, gitmesek de görmesek de orada uzakta bir köy
olduğunu! O uzak yerde Kürtler kendi topraklarında çizilen sınırlar arasında
‘kaçak’ gidip geliyorlardı ve akrabaları ‘bölen’, kendilerine rağmen çizilen
sınırları ‘ekmek’ kapısı haline getirmişlerdi ve kültürel yaşamın bir parçası
haline getirmişlerdi ‘kaçak’ yaşamayı neredeyse yüzyıldır! Nusaybin-Qamişlo arasındaki
‘kaçakçı’ hikayeleri geliyor aklıma, öldürülen gençlerin cesetlerinin korkudan
sahiplenmediği zamanlardı onlar…biraz daha geçmişte..
28 aralık 2011, kaçaktan dönen
gençler, çocuklar ‘terörist’ ‘sanılarak’ bombalandılar… 34 kişi, 17 tanesi
çocuk yaşta… biri yaralı, iki tanesi sağ 3 kişi sağ kurtulmayı ‘başarabildi’!
Sağ kurtulan olmazsa belki de haberi olmayacaktı kimsenin katliamda, ya da olurdu muhakkak ama belki de yanlarına
birer ‘keleş’ konularak çıkarılırlardı kameraların karşısına bir sonraki gün,
ya da PKK yaptı denilirdi, ne de olsa korucu köyleriydi. Öyle olmamış mıydı
daha önceden 11 köylü yakılmış ve katliam PKK’nin üzerine atılmıştı!
Benzeri 1943’te de oldu, bir sayı
farkla, 33 kişilerdi onlar, 33 kurşunla vurulmuşlardı, yine bir ‘kaçak’ sonrası
‘gözdağı’ vermek istemişti devlet, yaralı kurtulan olmasa ‘aşiret çatışması’
adını vereceklerdi büyük ihtimalle, ne de olsa o zamanlar üzeri betonla
kaplanmış bir mezara gömülmüştü ‘Kürdistan’.
Yıllar geçiyor ama değişmiyor bu
‘devlet’ aklı. Kürde ölmek düşüyor, karlı kışın karanlık gecesinde. Kendi
vatanında Kürdün payına ölüm yazılmış, ‘kaçak’ olmasa, ‘terör’ olur bahanesi
devletin. Sonrası, derin bir sessizlik! Sorulara iki kelimelik bir cevap; ‘olay
yargıda’! işine geldiği gibi! Karartma, olmadı o savcıdan bu savcıya sevk, o da
olmadı ‘devlet sırrı’ olur…
Tıpkı 1994’te bombalanan köyler
ve öldürülen 33 köylü gibi… 20 sene sonra AİHM’de mahkum olan devlet aklı hala
ne failleri bulabilmiş, ne de failleri bulmak gibi bir derdin peşinde. Bu
malumun ilanıdır aslında, anlayana!. Faili belli olan bir başka cinayet
işlenmiştir gözlerimizin içine baka baka…
34 kişi, 17 tanesi çocuk yaşta
kaçaktan gelirken başlarına bomba yağdırılarak canlarına kastedildi… oysa hemen
yanı başlarında bulunan karakol yıllardır haberdardı onların ‘sınır’daki
‘kaçak’ giriş-çıkışlarından… korucu köyleriydi oysa, kalmak ile gitmek arasında
‘korucu’ olmayı ‘seçmiş’ köylüler… bir geçim kaynağına sahip olma adına,
topraklarını sahipsiz bırakmama adına, toprağından, yerinden yurdundan
vazgeçmeme adına ve alna vurulan lekeyi kabul etme pahasına… korucu köyleriydi,
yıllardır ‘kaçak’a gidip geliyorlardı, geliş-gidişlerin hepsi kontrollerindeydi
askerlerin, sürekli ısıya duyarlı kameralarla izleniyorlardı…
34 kişi, 17 tanesi daha çocuk
yaşta… 2 yıl geçti üzerinden, ortada ne bir soruşturma, ne de ifadesi alınan
bir şüpheli… devlet koymuş aklına karanlık dehlizlerde kaybetmeyi bu ‘dosya’yı,
belli… belli olan bir şey daha var, artık Kürtler unutmuyor, unutmayacak kadar
çoğaldılar çünkü… bugün başta Roboski köyü olmak üzere Kürdistan’ın tüm
şehirlerinde katliamı lanetleme ve katliam kurbanlarını anma törenleri vardı…
Roboski, bir ‘hafıza mekanı’dır
artık Kürtler için..
28.12.2013
(*)Hele gelin; gelin görün ey insanlar,
Köye
gittim ki, ah dövünmeler, ağıtlar
Çocukların cesetleri güneşin altında
Öldürmüşler kadınları
Hay
lo..lo..gelin görün..
Ey
zalimler…
(Metin-Kemal Kahraman, Renklerde Yaşamak)
Not: Bu yazı kaleme alınırken Roboski’deki anma
töreninde kalp krizi geçiren Miran Encü’nün hayatını kaybettiği haberi düştü
ajanslara… şarkıyı tamamlamak ister gibi…