Türkiye Cumhuriyeti başbakanı
gündem oluşturma/değiştirme konusunda çok yetenekli ki yeteneğini çok iyi
kullanmakta ve öyle görülüyor ki bu konuda başarılı da olmaktadır. Dış kulvarda
zor durumda kalınca iç kulvara bir hemen bir şık” pas(yem) atarak yapıyor bunu
bazen. Bazen de yapmak istediklerinin altyapısını oluşturmak için atıyor bu
pası ortaya. Başarı, aslında pasın “şık”lığından gelmiyor, fakat boş alana
atılmasından kaynaklı herkesin üzerine atlamasından, “top”a girmeye çalışmasından
kaynaklanıyor.
Roboski’de bombalanan gencecik
insanların feryatları, “yer altından fışkıran cesetler”, son hız sürdürülen
siyasi operasyonlar, içerdeki gazeteci
ve yazarlar, bilim adamları ve ta uzaklardan bunlara gelen bir eleştiri. Paul
Auster’in uzaklardan gönderdiği ve görüldüğü kadar vücutta kimyevi bir
bozulmaya yol açan eleştirisi. Zarakolu ve onun şahsında gözaltına alınan
gazetecilerin, yazarların, siyasetçilerin davalarının dünya kamuoyunda takip
edildiğinin bir ifadesi yani bu eleştiri. Rahatsızlık kaynağı da burasıdır
zaten.
Bir taraftan kendi ülkende gösteriler
sırasında güvenlik güçlerince katledilen çocuklar için“kadın da olsa, çocuk da
olsa gereken yapılacaktır” diyen ve üzerlerine bomba yağdırarak parçaladığı
köylülere “operasyon kazası” diyebilen bir iktidar;
Diğer taraftan ülkesindeki
gösterileri şiddetle bastırmaya çalışan komşu diktatörlere sert eleştirilerde
bulunan, “halkınıza zulüm uygulamayın” diyebilen aynı iktidar. Yani, en hafif
ifade ile “siyasi tutarsızlık” olarak değerlendirilebilecek bir durumun
kamuoyunca takip edildiğinin verdiği rahatsızlık…
Rahtsızlığı gidermek ve
dikkatleri başka yöne çevirmek gerekli… O zaman ne yapmalı? “Dindar bir gençlik
yetiştirmek” gibi kışkırtıcı bir salvo dikkatleri başka bir yöne çekmeye
yeterli olur mu? Tam isabet… Biraz, milli değerler sosu, biraz “tinerci mi
olsunlar” sosyal “sorumluluk” kreması… Ve alın size eski ve hala canlı bir
tartışma konusu: “şeriat korkusu” ve “din düşmanlığı”… ve öngörüldüğü gibi
üzerine balıklama atlayan yazar-çizer takımı…
Her şey, Roboski’de paramparça
edilen bedenler, gözaltındaki siyasetçiler, gazeteciler, yazarlar, İç Kale’deki
kafatasları, süren operasyonlar… Her gün altyapısı biraz daha sağlamlaştırılan
çalışılan Suriye operasyonu… Her şey bir anda, sanki geçmiş bir zamanda ve çok uzak
bir mekanda cereyan etmiş vakalar gibi birer hikaye haline geldi/getirildi ya
da getirilmeye çalışılıyor…
Velhasıl, amaç “dindar” gençlik
yetiştirme falan değil, hafızaları biraz daha bulanık hale getirme
operasyonudur. Din üzerinden daha fazla rant elde etme hamlesidir. Sermayeye ve
“düzen”e yeni – ve bu sefer ‘yeşil’ -kadrolar devşirme girişimidir ki yeni de
değildir. Ne düşüneceğimize, ne yazacağımıza, neyi zaman ne konuşacağımıza yön
verme olayıdır söz konusu olan.
“Olay”ın özü budur…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder