Bugün hakem heyeti
memur zammı konusunda son kararı verdi. 4/4’lük bir zam önerdi içinde
bulunduğumuz yıl için[1],
önümüzdeki yıl içinde, kimse 4/4’lük olamaz diyerek herhalde ya da basketboldan
ilham alarak belkide 3’lük gönderilim memurun potasına diye düşünerek 3+3
dediler.
Günün bir başka haberi sabah
saatlerinde THY’de meydana gelen “deprem” ile ilgiliydi. Malum, yeni bir kanun
tasarısı geliyor ve bu kanun tasarısına göre havacılık sektöründekilerin grev
yapma hakları ellerinden alınıyor[2]. Sabahın
ilk saatlerinden itibaren, haberin duyulması ile birlikte başta kabin memurları
olmak üzere havacılık sektöründeki emekçiler iş yavaşlatma eylemine başladılar.
THY’nın buna cevabı anayasal hakları olan bu eyleme katılan emekçileri “telefonla
arayarak” iş akitlerinin sona erdiğini bildirmek olmuş[3]. İşe
alırken telefonla mı aldın?
Başbakan ise diğer taraftan
yine saydırmış herkese; bir yandan devletin bombalarıyla parçalanmış çoğu çocuk
34 insanın –ama Kürt- hayatını kaybettiği bir katliamın hesabını soranları
kalleşlikle itham ediyor, diğer taraftan bu ülkenin dışında bir yerde, Suriye’deki
bir katliamın hesabını sormaya çalışıyor “Müslüman” kimliğine dayanarak. Anlaşılan
herkes kendince Müslüman, kendine Müslüman. Bir tek Kürtler istisna bu konuda. Onlara
kendileri hariç herkese Müslüman!!!
Neyse konumuz şimdilik
bu değil. Mevzu hükümet tarafından verilen zamcık (Levent Kırca’nın kulakları
çınlasın!) ve birçok iş kolunda yetkili “sendika” olan Memur –sen’in tavrı… ve
aslında “suç sende değil, sana üye olanda” dedirten emekçilerin tavrı…
Memur-sen’in web
sitesine göre o kadar “kazanım”ları var ki, grevmiş, toplu sözleşmeymiş,, hem
onlar da neymiş! Bak ne güzel toplaşıyoruz orada, toplu toplu görüşüyoruz, grev
diyerek, toplu sözleşme diyerek caaanımm hökümetimizin o güzel canını niye
sıkalım ki, değil mi ama!!.. Hem bu aralar zaten Başkanlık çalışmalarından işi
başından aşkın, Roboski katliamının sürekli gündemde olmasından canı baaayaa
bir sıkkın caaanımm Başbakanımızın o tatlı canını bir de biz, devletimin
memurunun yetkili sendikası olan “memur”um-sen olarak neden sıkalım. Allah aşkına
haksız mıyız biz!!. Hem arada bir zaten KESK denen bir başka konfederasyon var,
onlar nasıl olsa buna muhalefet ederler, eylem yaparlar bir yerlerde, iş
bırakırlar falan. Bizde katılıyormuş gibi yaparız, arkasından da “bakınız zam
vermeseniz alanlara ineriz” deriz şakacıktan… sonra nasıl olsa büyüklerimiz
bizi düşünür, bir zamcık daha yaparlar, güzel güzel anlaşırız. Hem nalına hem
mıhına vurmuş oluruz, daha olmadı “hey üyeler size ev dağıtıyorum” muş gibi
yaparız, bak nasıl toplaşırlar canım memurlar. Yaa, ne demiş büyüklerimiz; ‘benim
memurum işini bilir’.
İşte bu anlayış, dünya
sendikacılık tarihinde “sarı sendika” olarak tanımlanan, devlet tarafından
sendikal hareketi ve dolayısıyla sendikal hareket eliyle yürütülen emek
mücadelesini zayıflatmak amacıyla kurulan, kurulmasına destek verilen
sermaye-devlet yanlısı sendikal anlayışın ta kendisidir. Bu anlayış emekçileri
temsil ettiği sürece, emekçiler bu anlayışın kendilerini temsil etmesine izin
verdikleri sürece, bugün THY’de çalışan işçi-memur emekçilerin başına gelenler
yarın tüm işçi-memurlarının başına gelecektir. Bugün yapılan sadece bir
provadır…
Başlıktaki yumurtanın
sarısı mı? Rivayete göre sarı sendika tabiri, Amerika’da patron-devlet-sermaye
yanlısı sendikanın rengi sarı olan binasından geliyormuş. Şimdi Türkiye gibi
azgelişmiş bir ülkenin çoğu “Allah devlete-millete zeval vermesin” anlayışında
olan, geleneksel ilişkilerin ağır bastığı köy kültürüne sahip “emekçi”lerinin
sendikalarının sarı renkli bir binaları yok. Onlar için önemli olan, köyden
gelen “çift sarılı” köy yumurtasıdır… olmadı mı?
Diyarbekir
29.05.2012
23 Mayıs KESK iş bırakma Diyarbakır eyleminden bir kaç kare... Alanlara böyle inilir...bilmeyenlere duyurulur!!!