Diyarbakır Newroz İzlenimleri;
İki gün öncesinden hem içişleri
bakanı hem de İstanbul ve Diyarbakır valileri Barış ve Demokrasi Partisi’nin
Newrozu Diyarbakır ve İstanbul’da 18 Mart’ta kutlama taleplerinin yerinde
görülmediğini ve rededildiğini açıkladılar. Onlara göre ‘Nevruz’ 21 mart
günüydü ve o gün kutlanması gerekiyordu. Onun dışındaki günlere izin
verilmeyecekti. Aslında geçen yıllarda da Newroz Kürtler tarafından sadece
21’inde değil bir haftaya yayılan etkinlikler ve kutlamalar şeklinde geçiyordu.
Fakat bu yıl anlaşılan bir şeyler değişmişti! Değişen sadece içişleri bakanı
değildi kuşkusuz, hükümetin ‘sorun’a bakışıydı aynı zamanda.
BDP bütün engellemelere karşın
karar alındığı gibi 18 Martta Newroz’un startının İstanbul ve Diyarbakır’da
verileceğini açıkladı ve kitlesini kararlaştırılan alanlarda Newrozu kutlamaya
davet etti. Diyarbakır’da tüm hazırlıklar buna göre yapılmış Newroz alanı
temizlenmiş, ses sistemleri kurulmuştu. İçişleri bakanlığı ve Valilikler
genelgeleri ile Newrozun kararlaştırılan alanlarda kutlanılmayacağını, daha çok
sokak aralarında küçük gruplar halinde kutlanmaya çalışılacağını ve bunların da
küçük çaplı müdahaleler ile engellenebileceğini düşünmüş olmalılar.
Derken ‘newroz’ günü gelip çattı.
Sabahın ilk saatlerinden itibaren beklenin aksine insanlar akın akın newroz
alanına yürümeye başladılar. Hem de çok uzak mesafelerden çünkü otobüsler
çalışmıyordu. Minibüsler ise her yöne gitmiyordu. Her tarafta polis barikatı
vardı. Newroz alanına giden bütün yollar kapatılmıştı. Bu sefer Newroz bütün
bir kente yayıldı, birçok yerde lastikler yakıldı, yollar trafiğe kapatıldı ve
polis ile göstericiler arasında çatışmalar başladı. Bir yandan kentin içinde ve
sokaklarında bunlar yaşanırken, diğer taraftan kitleler halinde insanlar Newroz
alanına birçok koldan giriş yapmaya çalışıyorlardı. Hem burada hem de kent
sokaklarında çatışmalar başladı. Ve sonunda kitleler Newroz alanına girmeyi
başardılar. Binler, onbinler, yüzbinlerce kişi akın akın alana gelmeye ve alanı
doldurmaya başladı.
Newroz alanında ilk göze çarpan
şey alanın çevresine konuşlanmış GSM operatörlerine ait olduğu söylenen
araçlardan yükselen alevlerdi.
Alanda ise bir başka sürpriz
vardı. Polisler akşamdan ses sistemlerine el koymuş ve onları bulundukları
yerden kaldırmışlardı. Dolayısıyla BDP’liler alandaki insanlara seçim
otobüslerinin üzerinden seslenmek durumunda kaldılar. Onları dinleyenler,
aracın yakınında olanlardı. Alanın içinde ve çevresinde bulunan yüzbinlerce
kişi bu konuşmaları duymuyordu bile. Halay çekiyorlardı, slogan atıyorlardı,
piknik yapıyorlardı, fotoğraf çektiriyorlardı. Aslında Newrozu çoşku içinde,
zafer havasında kutluyorlardı. Onlar için bir zaferdi bu, tüm engellemelere
rağmen alana gelebilmişlerdi. Ses sistemlerine el de koysalar, yollara barikat
da kursalar, şehir dışından gelenleri engelleseler de alana girmeyi
başarmışlardı. Hem de onbinlerce, yüzbinlerce kişi ile, kitlenin milyonu
aştığını iddia edenler de vardı. Newroz bu ruh hali içinde kutlandı.
Kutlamaların bitmesiyle kitle
otobüsle birlikte BDP il binasına yürüyüşe davet edildi. Bölük pörçük gruplar
halinde kitleler yürüyüşe geçti, alanın kalabalık olması, ve alan dışındaki
araç yoğunluğundan otobüs hareket edemedi. Dağınık halde kent merkezine
yürüyüşe geçen kitleye bir çok yerde polis gözyaşartıcı gaz bombası ve tazyikli
suyla müdahale etti, hatta helikopterden bile göstericilerin üzerine gaz
bombası atıldı.
Diyarbakır’da bir Newroz bütün
engellemelere karşı böyle ‘kutlandı’. Akşamüzeri internet üzerinden ulusal
‘Türk’ medyasının internet sayfalarındaki manşetlere bakıldığında, hem
İstanbul’da hem de Diyarbakır’da meydana gelen olayların sorumlusu olarak BDP
gösterilmekteydi. Özellikle hükümete
‘yakın’ ve ‘çok yakın’ basındaki manşetler, basının da, hükümet gibi Kürt
sorununu anlamadığı gibi, Newrozun Kürtler açısından ne anlama geldiğini de
anlamadığını göstermekteydi.
Bu Newrozun da gösterdiği gibi;
Newroz Kürtler için bir ‘milli’
bayramdır ve bundan sonra hiçbir güç ve engelleme onları bu bayramı kutlamaktan
alıkoyamaz. Bu Newroz Diyarbakır ve Ankara arasındaki bir güç mücadelesiydi ve
kutlanıp kutlanmaması her iki taraf açısından son derece önemliydi. Newroz
alanına girmeyi, Newrozu kutlamayı başarmış olması en azından Diyarbakır’ın
kolay kolay pes etmeyeceğini göstermektedir.
Uzunca bir süre KCK adı altında
yürütülen gözaltı ve tutuklanmaların kitleleri kısmen örgütsüz bıraktığı gibi
bir izlenim edinmekle birlikte, Kürtlerin her an kendiliğinden bir nevi
‘yeniden örgütlenme’ye gidebildikleri de görülmektedir. Dolayısıyla gözaltı ve
tutuklanmalar kısa vadede devlet ve hükümete sorunun ‘çözüm’ü gibi görünse de,
uzun vadede sorunu sadece daha da ağırlaştırmaktan başka bir işe yaramayacağı
ve Kürtlerle Türkler arasındaki kopuşu daha da hızlandıracağı da düşünülebilir.
Gerek Newrozun yasaklanması, yapılan müdahaleler, İstanbul’daki müdahaleler
gibi ve özellikle basının tavrı gibi konular bu kopuşu derinleştirmeyi
hızlandırmaktadır.
19.03.2012, Diyarbekir
Diyarbakır’da kitlelerin büyük
bir kararlılıkla Newroz alanına akması ve alana yüz binlerce kişi ile girmeyi
başarmaları, devlet nezdinde pekte hoş karşılandığı söylenemez. Aslında
Diyarabakır Newrozu kutlanma şekliyle diğer şehirlere örnek olacaktı. Ya izin
verilecek, barışçı bir şekilde kutlanacaktı ya da izin verilmeyecek ve kitleler
alanlara “girecek”ti. Hangisinin olacağı tamamıyla yerel idarecilerin –ve dolayısıyla
temsil ettikleri devletin- tavırlarına bağlıydı. Devlet ikincisini seçti. Halka
izin vermeyerek, çatışmaların da önünü açtı. Dolayısıyla, diğer şehirlerdeki
Newroz kutlamaları birer gösteriye dönüştü, çatışmalar çıktı, onlarca kişi
yaralandı, yüzlercesi gözaltına alındı.
Bunlar arasında ön plana çıkan
kuşkusuz Batman’daki Newroz ve orada meydana gelen “olay”dı. Ahmet Türk gibi
örnek, sağduyu sahibi, tüm Kürtlerin sevip-saydığı bir insana yapılan saldırı ve
sonrasında valinin açıklamaları aslında ilk günkü olayları “tasvip” etmeyen
Kürtlerin de “bu kadar da olmaz” demelerine neden oldu. Ahmet Türk daha öncede
saldırıya uğramıştı fakat bu seferki hem saldırı biçimi hem de saldırganların “resmi”
oluşları itibariyle daha vahimdi. Tüm bunların, öncülüğünü içişleri bakanının
yaptığı, devletin “güvenlik” konseptinin bir sonucu olduğunu belirtmek yanlış
olmayacaktır. Son demeçler, açıklamalar bu konseptin sürdürüleceği yönünde.
Newroz “sıcak” bir havada
başladı, ancak sıcak yaz aylarının daha “serin” geçmesi her şeyden önce
devletin göstereceği tutuma bağlı olacaktır.
22.03.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder