13 Haziran 2012 Çarşamba

TEHLİKE ALTINDAKİ GELECEK: ÇOCUK İŞÇİLER


Okul sıralarında ya da oyun sahalarında olmaları gereken çocukluk yıllarını “çalışmak”la geçirmek zorunda kalan sayıları dünyada yüz milyonları, ülkemizde milyonları bulan çocuklar. Çoğu zaman görmediğimiz, görmek istemediğimiz, görünce yüz çevirdiğimiz ya da en fazla “acıdığımız” ya da büyük oranda varlıklarından dahi haberdar olmadığımız milyonlarca çocuk. Her yeri geldiğinde “geleceğimiz” diye ifade ettiklerimiz. Büyüklerin dünyasında her türlü istismara maruz kalan çocuklar, bizim çocuklarımız.

Kimlerdir? Neden, Nasıl, Kim/ler için, Hangi koşullar altında çalıştırılıyorlar bu çocuklar?

Çocuk Kimdir, Kime denir?
20 kasım 1989’da imzaya açılan ve 2 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre “18 yaşına kadar her insan çocuk sayılır”.
Bu Sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, onsekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır”. (Birleşmiş Milletler Çocuk hakları sözleşmesi, Madde 1)[1].
Çocuk İşçiliği
Çocuk işçiliği ya da çalışan çocuklar denilince hepimizin kafasında, kültürel, ideolojik, siyasal ve ekonomik şekillenmemize bağlı farklı algılar oluşmaktadır. Kimimize göre, sokakta gördüğümüz mendil satan çocuklar, kimimize göre tornacıda, araba tamircisinde çalışan çocuklar girer bu kategoriye.

Basit tanımıyla çocuk işçiliği, bir “iş”in çocuklar tarafından yerine getirilmesidir. ILO (Dünya Çalışma Örgütü) 18 yaşı tehlikeli işler, 15 yaşı sıradan işler ve 13 yaşı ise hafif işler için minimum sınır olarak belirttikten sonra çocuk işçiliğini “bu kategorilerden biri veya diğerinde belirtilen minimum yaşlarına altında olan çocuklar tarafından yapılan iş” olarak tanımlamaktadır (ILO Raporu 2011: 3).

Bununla birlikte, çocukların fiziksel ve duygusal gelişimlerine engel olabilecek her türlü “üretici” faaliyet çocuk işçiliği başlığı altında değerlendirilmektedir.

Dolayısıyla, sadece istihdam edilen ve belli bir ücret karşılığı çalışan çocuklar değil, ücretsiz olarak ev işlerinde çalışan çocukların yaptığı işler, sokaklarda çalışan çocukların (ki çocuk işçiliğinin en kötü formları arasında gösterilmekte) yaptıkları işler de bu başlık altında ele alınmalıdır.

Buradan hareketle çalışan çocuklar;  18 yaş altında olup ister tam zamanlı ister yar-zamanlı olsun, ister ücretli ister ücretsiz, sokakta ya da fabrikada çalışan çocuklardır.

Çocuk İşçiliğinin Başlıca Nedenleri:
Çocuk işçiliğinin daha çok ekonomik olarak gelişmemiş ve az gelişmiş ülkelerde yoğunlaştığı buna Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin de dahil olduğunu veriler ışığında belirtmek mümkündür. yanı sıra, yoksulluk, iç göç, iç-savaş ya da çatışmalar, bölgeler arasında ekonomik eşitsizlikler bu ülkelerin ortak sorunları arasındadır. Bu sorunlar aynı zamanda bu ülkelerdeki çocuk işçiliğinin yoğun olmasının nedenleri arasında en başta gelmektedirler.

Dünya’da Çocuk İşçiliği
Mayıs 2010’da ILO çocuk işçiliği üzerine 3. Global raporunu[2] yayınlamış ve oradaki en önemli bulgulardan bir tanesi, çocuk işçiliğinin düşmesine rağmen hızının önceki yıllara göre azaldığı idi. 2006’taki olumlu çalışmlara ve sonucundaki göstergeler, 2016’da çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerinin tamamen ortadan kaldırılmasını hedef olarak koymuştu ILO. Fakat şimdiki göstergeler böyle giderse bu hedefin başarılmayacağı yönünde. Bir önceki raporda kaydedilen %10 luk azalmaya karşın son 4 yıllık periyotta (2004-2008) azalmanın %3 lerde olduğunu, ve dünyadaki çocuk işçi sayısının hala 215 milyon olduğunu ifade etmektedir.

10 haziran 2011’de ILO, 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği İle Mücadele Günü dolayısıyla yayınladığı raporda[3] da tüm dünyadaki çocuk işçi sayısının 215 milyon olduğunu ve yarısından fazlasının riskli işlerde çalıştırıldığını ifade etmektedir. Bu rapora göre çocuk işçiliğinde başı Asya ve Pasifik ülkeleri çekmektedir.
2004-2008 yılları arasındaki verileri kapsayan bu raporda yine, genel olarak 18 yaş altındaki kişilerin çocuk olarak kabul edildiğini tekrarlanmakta ve iş niteliğine göre minimum yaş sınırlanması getirilmektedir. Buna göre;

Tehlikeli ve riskli işler de minimum çalışma yaşı 18, sıradan işler için minimum çalışma yaşı 15 ve hafif işlerde minimum çalışma yaşı ise 13 olarak belirtilmektedir.

Tehlikeli veya riskli işlerin tanımlamasındaki kültürel faktörleri dikkate alan ILO, Çocuk işçiliğinin en kötü formları olarak, çocukların köle olarak çalıştırılması, uyuşturucu, silah ve pornografik alanlarda kullanılmalarını göstermekte bunun yanında;
Çocukların fiziksel, duygusal ve seksüel istismarına yol açabilecek işleri, sağlıklı olmayan ve/veya sağlıklarına zarar verebilecek koşullara sahip işleri de çocuk işçiliğinin en kötü formları arasında göstermektedir.

Türkiye’de Çocuk İşçiliği;
Türkiye Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesini 29-30 Eylül 1990’da imzalamıştır. İmzalanan bu sözleşmenin onaylanması ise 4 yıl sonra 9 Eylül 1994, resmi gazetede yayınlanıp yürürlüğe girmesi de 27 Ocak 1995 tarihinde gerçekleşir[4].

Türkiye’deki çocuk işçiliği ile ilgili istatistikler 2006 çocuk işgücü araştırmasına dayanmaktadır[5]. Bu istatistik verilerine göre Türkiye’deki çocuk sayısı 16 milyon 264 bindir. Bu nüfus içinde çalışan çocuk sayısı ise 958 bindir. Bu rakamlar, bir fiil bir yerde çalışan diğer bir deyişle istihdam edilen çocuk sayıdır.

Fakat hepimiz biliyoruz ki istihdam edilenlerin yanı sıra kayıt altına alınmayan çok sayıda çalışan çocuk bulunmaktadır. Mevsimlik işçiler, simit, su, mendil vb. şeyler satarak aile ekonominse katkıda bulunan çocuk sayısı azımsanmayacak kadar fazladır. Ne yazık ki, bunu teyit edebilecek “remi” verilere  sahip değiliz. Fakat istatistik verilerinin satır aralarında bu bilgileri bulmak mümkündür. TÜİK Haber Bülteninde şu ifadeler yer almaktadır;

“6-17 yaş grubundaki çocukların % 5,9’u ekonomik işlerde çalışırken, % 43,1’i ev işlerinde çalışmakta, % 51’i ise hiçbir işte çalışmamaktadır” (TÜİK Haber Bülteni, 2007).
16 milyon 264 bin çocuk içerisinde “ekonomik bir işte çalışan” yani istihdam edilen çocuk sayısı 958 bin olarak verilmektedir. Diğer taraftan, ev işlerinde çalışan çocuk sayısı 7.004.000 kişi iken çalışmayan sayısı 8 milyon 305 bin kişidir. Ev işlerinde çalışan çocukların “çalışan” çocuk statüsünde değerlendirilmediği ya da “ev işlerinde çalışan çocuk” ile ne anlatılmak istenildiği açık değildir. Bu durumu göz önünde bulundurarak toplam çalışan çocuk sayısını şu şekilde ele almak mümkün olmaktadır;

Toplam “Çalışan” Çocuk Sayısı= Ekonomik Bir İşte Çalışan Çocuk Sayısı (958 bin)+Ev İşlerinde Çalışan Çocuk Sayısı (7 milyon 4 bin)

Dolayısıyla toplam rakam 7 milyon 962 bin olarak ortaya çıkmaktadır. Bir diğer anlatımla toplam çocuk nüfusun yarısı çalışıyor.

Çocuk işçiliği konusunda dünyanın geneli için ifade edilen nedenleri Türkiye için de söylemek yanlış olmaz.  Yine TÜİK 2009 verilerine göre Türkiye’de 12 milyon 751 bin yoksul kişi yaşamaktadır[6]. Ki bu da nüfusun yaklaşık % 18’ini oluşturmaktadır. Bunun yanında bölgelerarası ekonomik dengesizlik, Kürt sorunundan kaynaklı yaklaşık 30 yıldır süren “düşük yoğunluk çatışma”, buna bağlı bütçede savunmaya ayrılan pay ve bunun beraberinde ülke ekonomisine bindirdiği yük birlikte ele alındığında yoksulluğun nedenleri daha iyi anlaşılmaktadır. Bütün bunlar Türkiye’de çocuk işçiliğinin başlıca nedenleri arasındadır.

Diyarbakır ve çevre illerde Çocuk işçiliği
Benzer nedenler Diyarbakır söz konusu olduğunda daha çok geçerli olmaktadır. 30 yıl boyunca bir fiil çatışmanın içindeki bir kent olarak çeşitli politik ve ekonomik baskılarla karşı karşıya kalan Diyarbakır, 1990-95 yılları arasındaki devletin uygulamış olduğu “zorunlu göç” politikasından da doğrudan etkilenmiş ve kent taşıyabileceğinin çok üzerinde bir nüfus ile karşı karşıya kalmıştır.

Evlerini, köylerini, mal-mülklerini ve hatta yakınlarını kaybederek kentin varoşlarına sığınan insanlar burada işsizlik gibi bir gerçekle yüz yüze gelmişlerdir. Bugün kentin yoksul kesimlerini oluşturan bu insanların büyük bir kısmı “zorunlu göç” mağdurlarından oluşmaktadır. Bu çatışma, göç ve yoksulluğun ortaya çıkardığı bir başka gerçeklik ise çocuk işçilerdir.

Bir yandan sokakta mendil, simit gibi seyyar satıcılık yaparak ya da sanayi ve hizmet işkollarında çalışarak ailelerine ekonomik katkıda bulunan çocuklar diğer yandan eğitimlerinden, fiziksel ve ruhsal sağlıklarından olmaktadırlar.

Bu durum sadece Diyarbakır için değil tüm bölge illeri için geçerlidir. Bununla birlikte özellikle belediyelerin son yıllarda yaptığı çalışmalarla çocuk işçiliğine karşı en azından farkındalık yarattığı ifade edilebilir. Elimizde hem Diyarbakır hem de bölge genelinde kaç çocuğun, nasıl ve hangi şartlar altında çalıştığına dair veri olmadığından bu durumu kesin olarak belirlemek mümkün olmamaktadır. Fakat hemen her sokakta, işyerinde, fabrikada, sanayi sitesinde çalışan çocuk sayısı göz önüne alındığında bu sayısının azımsanmayacak kadar fazla olduğu söylenebilir.

Sonuç
Resmi verilere göre dünyada yaklaşık 215 milyon, Türkiye’de ise yaklaşık 1 milyon (958 bin) istihdam edilen çocuk işçi bulunmaktadır. Bunların yarısından fazlası fiziksel ve ruhsal sağlıklarını olumsuz etkileyen koşullarda çalışmaktadırlar. Tarımda, sanayide, sokaklarda çalışan, çalışmak zorunda bırakılan çocuklar.

Günümüz savaş ve daha fazla kar üzerine kurulu sisteminin ortaya çıkardığı savaş, göç, yoksulluk bu rakamları sıfıra indirmeyi engellemektedir. Bundandır ki, 2016’ında çocuk işçiliğinin tamamen yok edilmesi hedeflenmiş olmasına rağmen, bu hedefe ulaşılamayabileceği ifade edilmekte ve yeni hedef olarak 2020 yılı verilmektedir[7].

Bu moral bozucu gerçeklik ile birlikte umudu yitirmemek, çocuk işçiliğine ve dolayısıyla savaşa, yoksulluğa ve onları yaratan sisteme karşı mücadele etmek gerektiği de bir başka yakıcı gerçeklik olarak önümüzde durmaktadır.

Sonuç olarak şunu ifade etmek gerekir; Çocuklarımız geleceğimizdir ve geleceğimiz tehlike altındadır. Ancak bunun farkında olarak ve en yakınımızdan başlayarak çevremizde farkındalık yaratarak bu işin üstesinden gelebiliriz. Bu konuda gösterilen en ufak bir çaba bile, çocuk işçiliğine engel olacak duvarın örülmesinde çok büyük bir taş olacaktır.


[2] ILO’nun 2010 tarihli “Çocuk Emeğine Üzerine Global Rapor”u şu balığı taşımaktadır; Çocuk İşçiliğine Karşı Hızlandırıcı Eylem;  Çalışma Hakları ve Temel Prensipler hakkındaki ILO Deklerasyonunu İzleyen Global Rapor” http://www.ilo.org/global/publications/ilo-bookstore/order-online/books/WCMS_127688/lang--en/index.htm
[3] ILO Raporu 2011 ;Children in Hazardous Work: What We Know and What We Need to Do, ILO, Geneva. Pdf formatındaki dokümana ILO’nun resmi web sitesinden ulaşılabilir.  http://www.ilo.org/global/publications/ilo-bookstore/order-online/books/WCMS_155428/lang--en/index.htm?ssSourceSiteId=ilc
[5] TÜİK Haber Bülteni, Sayı: 61, Nisan 2007; TÜİK’in resmi web sitesinden detaylı verilere bakılabilir. http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?alt_id=26
[7] Bkz. ILO 2011 Global Raporu

Çalışan Çocuklar....



























DİFAK Çocuk İşçiler Sergisi



Dün 12 Haziran’dı. Dünya çocuk işçiliğiyle mücadele günü. Bir önceki gün yani 11 Haziranda, Erzurum’un Karayazı ilçesinde ayakkabı boyacılığı yapan 9 yaşındaki Yusuf Yılan askeri bir aracın çarpması sonucu hayatını kaybetti. Sorun aracın askeri ya da sivil olması değil, “çalışan”, çalışmak zorunda kalan çocukların ne kadar güvensiz bir ortamda olduklarıdır.

Dün 12 Haziran Dünya çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü idi. Böyle bir günde DİFAK (Diyarbakır Amatör Fotoğrafçılar Derneği) kursiyerleri ile birlikte hazırladığı “çocuk işçiler” konulu fotoğraf sergisinin açılışını yaptı. Diyarbakır’da Sümerpark Amed Sanat Galerisinde Haziranın sonuna kadar gösterimde kalacak sergi, Diyarbakır’da çeşitli işkollarında çalışan çocukların fotoğraflarından oluşmaktadır.