23 Haziran 2013 Pazar

Çend Wêne ji Bircên Diyarbekir..

Ber evarkî bircên Diyarbekir dîmenên gelek xweş pêşkeşî mirov dikê.. û bircên Diyarbekir bi heyvê re gelek xweş xuya dikin. Dema heyva çardeşevî ku derfet hebin mirov li ser birca bimeşe, hem behna mirov derdikeve hem jî çend dîmenên ji alîyê dîtbarî ve hêja mirov dikare bi kameraya xwe bikişîne...Ev çend wêne di rojeke wusa de hatin kişandin..












23.06.2013
Diyarbekir

6 Haziran 2013 Perşembe

GEZİ PARKI, KENT HAFIZASI VE AKP’NİN DEMOKRASİSİ!*

foto 1
4 gündür Taksim Gezi parkında, kentin hava almasını sağlayan, kente bir kimlik kazandıran, kente ait ‘doğa’l bir alanın yıkılmasına karşı koruma mücadelesi verilmekte ve karşılığında da düşmanca bir ruh haliyle pervasızca bir ‘müdahale’ ile karşılanmaktadır. Başbakan’ın ‘biz kararımızı vermişiz, yapacağız’ ifadesinden de anlaşılabileceği gibi bu ‘güç’ kendisinden başka hiçkimseyi tanımamakta, kendi kararlarını uygulamak adına hiç bir ‘müdahale’den de çekinmemektedir.

AKP, son seçimlerden bu yana mütemadiyen aldığı %50’lik oy oranını gözümüzün içine sokarak ‘demokrasi’ anlayışını ortaya koymakta ve bu anlayışını da tüm topluma dayatmaya çalışmaktadır. Burda söz konusu olan AKP tarzı bir demokrasi anlayışıdır. AKP İstanbul milletvekilinin ‘gaza ihtiyacı olanlar var demek ki’ türündeki yorumları, yine polisin parkta bekleyenlere yönelik  2 gündür süren Gezi Parkını ‘kurtarma’ ‘şafak’ operasyonları ve uyguladığı –dile yerleştiği şekilde- ‘orantısız güç’ bu hükümetin ve onun bütün enstrümanlarının ‘demokrasi’ anlayışını tüm çıplaklığı ile ortaya koymaktadır. Bunun hak, hukuk mücadelesi veren vatandaşa yansıması iki gündür izlediğimiz polisin ‘sert’müdahelesi şeklinde olmaktadır.

Radikal’in bugünkü internet sayfasında yer alan görüntüler ve iki fotoğraf[1] polisin içinde bulunduğu ruh halini gözler önüne sermesi bakımından önemlidir. Bu öteden beri de var olan fakat içinde bulunduğumuz zaman dilimi içinde iyice artan bir şekilde vatandaşı- herhangi bir protesto gösterisinde bulunanlar başta olmak üzere tüm vatandaşları- devletin ‘beka’sına kast eden ‘düşman’lar olarak gören, öyle davranan bir ruh halidir.

foto 2

Bu ruh halini besleyen ve güçlendiren, kendilerine arka çıkan siyasetin-her dönemin hükümeti için geçerli- ve bu tür davranışları ısrarla cezanladırmaktan kaçınan yargının korumacı tavrıdır. En son yine Aydın’da polis tarfından öldürülen gencin duruşmasında bu bariz olarak ortaya çıktı. Önceki mütaalayı veren ve polisin şimdiye kadarki tüm savunmasını yerle bir edecek ve söz konusu polisin cezalandırılmasının önünü açabilecek yeni görüntüleri ortaya çıkaran savcı ‘raporlu’ olduğu gerekçesiyle duruşmaya çıkmadı ve duruşmaya giren yeni savcının ‘mütaala değişebilir’ istemi ile dava ertelendi[2]. Bu ve buna benzer olaylar Türkiye’nin gittikçe bir ‘polis devleti’ne, ya da ‘askeri vesayet sistemi’nden ‘polis vesayet sitemi’ne evrildiğini söyleyenleri haklı çıkaran işaretler olarak önümüzde durmaktadır.

Diğer yandan bu ve benzeri olayların, 30 yıllık ‘kirli savaş’ın ’sistem’de yarattığı tahribatlar olduğunu ve ‘çözüm’ ve ‘demokratikleşme’ye dair adımlar hızlı ve samimi bir şekilde atılmadığı takdirde bu tür tahribatların daha da artabileceğini söyleyebiliriz. Bu adımlar Kürt illerinde görev yapan mülki idare amirlerinin başka yerlere atanmadan önce ‘rehabilitasyon’dan geçmelerini de içermeli[3] ve yine bu illere atanacaklarında da çözüm ve barış odaklı bakış açısına sahip kişiler olmasına dikkat edilmelidir. Fakat bundan da önce hükümetin demokratikleşme konusunda samimi olduğunu ortaya koyması gerekmektedir. Lakin, son Gezi Parkında yaşananlar ve milletvekilleri, mülki idare amirleri ve polisi ile hükümetin içinde bulunduğu topyekün ‘gaza’ tavırları tersi bir durumu yansıtmaktadır.

Gezi parkı ‘gaza’sı bir yandan hükümetin ve onun kolluk kuvveti poilsin demokrasi anlayışını ve demokratikleşme konusundaki tavrını ortaya koyarken bir başka gerçekliği de gözler önüne sermektedir. Hafızayı silme ve beraberinde yeni bir hafıza oluşturma çabası!. Taksim’in yayalaştırılması, Gezi Parkının yok edilmesi, 3. Köprü projesi-başlangıcından adlandırıldığı bugüne kadar- faaliyetleri bir kentin hafızasını yok etmek ya da yerle bir etmek olarak değerlendirilebilir. Ardından da Protestanvari ‘İslami kapitalist’ değerlerin hakim olduğu yeni bir kent ve hafıza yaratma çalışmaları gelecektir.

Türkiye’nin, ‘İslami’ kapitalist değerlere bağlı bir ülke değil, insana ve doğaya saygılı, refah ve huzur içinde yaşanılan bir ülke haline gelmesi için, vesayet sistemlerinin el değiştirmesi değil, tüm vesayet sistemlerinin ortadan kaldırılması ve oluşabilecek böylesi durumların önünü kapatacak tedbirlerin alınması gerekmektedir. Bu tedbirler daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlüktür. İçine girilen ‘barış ve demokratik çözüm’ sürecinin selametle ilerlemesi için de bunlar gerekli ‘alt yapı’yı oluşturmaktadırlar.

30.05.2013
Diyarbekir

*http://blog.radikal.com.tr/Sayfa/gezi-parki-kent-hafizasi-ve-akpnin-demokrasisi-23894


İkinci fotoğraf: http://www.radikal.com.tr/fotogaleri/turkiye/mudahale_sonrasi_polisten_hatira_fotografi-1135703-2
[2] http://www.radikal.com.tr/turkiye/sendeledim_savunmasi_boyle_coktu-1135498
[3] 1 Mayıs’taki ve  iki gündür Gezi Parkında izlediğimiz ‘orantısız güç’ dolu görüntülerin ortaya çıkması ile İstanbul Valisinin geçmişte Şırnak ve Diyarbakır’da görev yaptığı birlikte düşünüldüğünde ister istemez böyle bir sonuç ortaya çıkıyor.