4 Aralık 2011 Pazar

Karatajdin'in Mezarı

Nusaybin'den Midyat'a gitmek için Newala Bunisra (Bunisra Vadisi)'dan ve Serê Avê (Subaşı) mıntıkasına- aynı zamanda oradaki köyün ismi kadar Çem'ê Bunisra (Bunisra Nehri) takip edilerek gidilir. Bu vadi önemli bir yol güzergahıdır aynı zamanda ta Asurlardan beri. Asur döneminde bu vadinin ticaret yolu olarak kullanıldığı ifade edilmektedir. Bazı yerlerde kervanların güvenliğini sağlayan "karakol"ların olduğu da söylenmektedir. Bunlardan birisi de, kalıntıları hala görünen ve hergün biraz daha yıkılarak taş yığınına dönüşmekle karşı karşıya kalan Bazinê Taka harabeleridir. Harabelerin daha fazla olduğu ve görece büyük bir yerleşim yeri olduğu düşünülen bir başka yer de Kasyan mıntıkasıdır.
Kasyan, (etimolojik olarak Kassitlerle bir ilişkisini kuranlar var ise de doğrulanmış bir bilgi değildir. Fakat kelime Kürtçe de değildir), bu vadinin hemen hemen ortasında yer almaktadır. Karşısında Keleha Karatajdin adı verilen dağ, dağın karşısında ise ovada ise ziyaret yer almaktadır.
Çocukluğum işte burada geçti. Harabelerin yanında ve üzerinde kurulmuş Kelehkê* veya Kelehka Şex Atman adı verilen Dedemlerin köyü, yazları suyun kenarına gelip, kolik (çardak)lerde bütün yazı geçirdiğimiz ziyaret bölgesi ve köydeyken kuzuları otlatmaya gittiğimiz Karatajdin dağı ya da kalesi. Bu kalenin çevresinin çok ağaçlık hatta büyük ağaçlardan oluşan bir ormanlık alan olduğunu hatırlıyorum. Kalenin hemen dibindeki büyük ağaçlardan birisi Hop köyünden yazları buraya gelen Büyükbabamların yazlık mekanıydı. Kalenin hemen arkasında bir kuyu ve ağacın hemen yakınında ise hayvanlar için bir mağara yer almaktaydı. Bu kalenin dibinde yer alan izlerden birtanesinin Hz. Ali'nin Düldül'ünün yani atının ayak izlerinden bir tanesi olduğu söylenirdi. Diğer ayağının izi çok uzaklarda yer alan Gurîn köyünde olduğu da eklenirdi.
Ziyaret, mezarların bulunduğu ağaçlık yer anlamındadır. Buradaki ağaçlar kesilmez. Burası biz çocukların oyun mekanı, Qereçî adını verdiğimiz göçebe toplulukların geçerken çadırlarını kurup bir müddet kaldıkları bir yer, aybı zamanda hem bizim hem de yukarı köyden gelen sürülerin gün ortasında nehirden su ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra dinlendirildikleri bir nevi "sürülerin dinlenme yeri" işlevini görüyordu. İkindiye doğru sürüler çobanları tarafından bir bir kaldırılıp yeniden otlatılmaya götürüldüğünde güzel bir manzara oluşurdu.
Tabi, burada nostalji yapmak değil derdim. Evet, o zamanlar benim için güzel zamanlardı, mutlu olduğum zamanlardı, kabul ediyorum fakat bugün derdim o zamanların ne kadar güzel olduğunu hatırlamak ve size anlatmak değil. Daha başka bir şeyi Karatajdin'nin mezarını ve başına gelenleri anlatmak.
Ziyaretin hemen yanında, tarlaların hemen bitişiğinde de bazı mezarlar vardı ve onların arasından gidip gelirdik. Bunlardan bir tanesi diğerlerinden daha farklıydı. Şimdiki bilgilerimle ve hatırladığım kadarıyla, daha çok Roma mezarlarını andıran Lahit tarzı bir mezardı bu. Bu mezar tam karşıdaki tepede yer alan Karatajdin Kalesine bakıyordu. Karatajdin, memê alan destanının kahramanı. Ve dağın tepesinde yer alan kalenin ona ait olduğu ifade ediliyordu. Hala da öyle bilinir.
1990'lı yılların başında Nusaybin-Midyat karayolu yapılmaya başlandı, her yer dinamitlendi, bahçeler harap oldu. Bu bütün vadi boyunca Subaşı'na (Serê Avê) kadar devam etti. Subaşı, Suyun başı. (başle başına ele alınması gereken bir konu). Dinamitler aynı zamanda beraberinde tarihi ve oluşan kültürü de yok ediyordu sanki. Şimdiden bakınca sanki değil, evet tarihi ve kültürü de dinamitlemiş diyorum. Ziyaretin bir kısmı yol çalışmalarının altında kaldı, sürülerin su içtikleri nehirdeki o doğal "yalak" yok oldu. Qereçî'ler artık ziyarete kurmaz oldu çadırlarını.
Sonra, yol geldi ve sırayla köyler boşaltıldı. Harabelerin (Kavil diyorduk Kürtçe ile) yanında kurulan dedemin köyü, benim köyüm de harabeye çevrildi.
Ve en acısı, yıllar sonra öğrendim ki, Karatajdin'in mezarı da yolun altında kalmış. Kum ve asfaltın altında bırakılmış aslında, kaldırılması veya bir kenara konulması ve korunması mümkünken, yolun, kum ve asfaltın altında bırakılmış. Bilerek, isteyerek ve umursamadan.

*Çocukluğumun ilk yıllarını yanında geçirdiğim Dedem, Abdülhadi Özmen şimdi yine kendi köyünde yatmaktadır, Allah rahmet eylesin.



                                        Kasyan mıntıkası.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder