23 Mart 2012 Cuma

Newroz 2012 izlenimleri...


Diyarbakır Newroz İzlenimleri;

İki gün öncesinden hem içişleri bakanı hem de İstanbul ve Diyarbakır valileri Barış ve Demokrasi Partisi’nin Newrozu Diyarbakır ve İstanbul’da 18 Mart’ta kutlama taleplerinin yerinde görülmediğini ve rededildiğini açıkladılar. Onlara göre ‘Nevruz’ 21 mart günüydü ve o gün kutlanması gerekiyordu. Onun dışındaki günlere izin verilmeyecekti. Aslında geçen yıllarda da Newroz Kürtler tarafından sadece 21’inde değil bir haftaya yayılan etkinlikler ve kutlamalar şeklinde geçiyordu. Fakat bu yıl anlaşılan bir şeyler değişmişti! Değişen sadece içişleri bakanı değildi kuşkusuz, hükümetin ‘sorun’a bakışıydı aynı zamanda.
BDP bütün engellemelere karşın karar alındığı gibi 18 Martta Newroz’un startının İstanbul ve Diyarbakır’da verileceğini açıkladı ve kitlesini kararlaştırılan alanlarda Newrozu kutlamaya davet etti. Diyarbakır’da tüm hazırlıklar buna göre yapılmış Newroz alanı temizlenmiş, ses sistemleri kurulmuştu. İçişleri bakanlığı ve Valilikler genelgeleri ile Newrozun kararlaştırılan alanlarda kutlanılmayacağını, daha çok sokak aralarında küçük gruplar halinde kutlanmaya çalışılacağını ve bunların da küçük çaplı müdahaleler ile engellenebileceğini düşünmüş olmalılar.
Derken ‘newroz’ günü gelip çattı. Sabahın ilk saatlerinden itibaren beklenin aksine insanlar akın akın newroz alanına yürümeye başladılar. Hem de çok uzak mesafelerden çünkü otobüsler çalışmıyordu. Minibüsler ise her yöne gitmiyordu. Her tarafta polis barikatı vardı. Newroz alanına giden bütün yollar kapatılmıştı. Bu sefer Newroz bütün bir kente yayıldı, birçok yerde lastikler yakıldı, yollar trafiğe kapatıldı ve polis ile göstericiler arasında çatışmalar başladı. Bir yandan kentin içinde ve sokaklarında bunlar yaşanırken, diğer taraftan kitleler halinde insanlar Newroz alanına birçok koldan giriş yapmaya çalışıyorlardı. Hem burada hem de kent sokaklarında çatışmalar başladı. Ve sonunda kitleler Newroz alanına girmeyi başardılar. Binler, onbinler, yüzbinlerce kişi akın akın alana gelmeye ve alanı doldurmaya başladı.
Newroz alanında ilk göze çarpan şey alanın çevresine konuşlanmış GSM operatörlerine ait olduğu söylenen araçlardan yükselen alevlerdi.
Alanda ise bir başka sürpriz vardı. Polisler akşamdan ses sistemlerine el koymuş ve onları bulundukları yerden kaldırmışlardı. Dolayısıyla BDP’liler alandaki insanlara seçim otobüslerinin üzerinden seslenmek durumunda kaldılar. Onları dinleyenler, aracın yakınında olanlardı. Alanın içinde ve çevresinde bulunan yüzbinlerce kişi bu konuşmaları duymuyordu bile. Halay çekiyorlardı, slogan atıyorlardı, piknik yapıyorlardı, fotoğraf çektiriyorlardı. Aslında Newrozu çoşku içinde, zafer havasında kutluyorlardı. Onlar için bir zaferdi bu, tüm engellemelere rağmen alana gelebilmişlerdi. Ses sistemlerine el de koysalar, yollara barikat da kursalar, şehir dışından gelenleri engelleseler de alana girmeyi başarmışlardı. Hem de onbinlerce, yüzbinlerce kişi ile, kitlenin milyonu aştığını iddia edenler de vardı. Newroz bu ruh hali içinde kutlandı.
Kutlamaların bitmesiyle kitle otobüsle birlikte BDP il binasına yürüyüşe davet edildi. Bölük pörçük gruplar halinde kitleler yürüyüşe geçti, alanın kalabalık olması, ve alan dışındaki araç yoğunluğundan otobüs hareket edemedi. Dağınık halde kent merkezine yürüyüşe geçen kitleye bir çok yerde polis gözyaşartıcı gaz bombası ve tazyikli suyla müdahale etti, hatta helikopterden bile göstericilerin üzerine gaz bombası atıldı.
Diyarbakır’da bir Newroz bütün engellemelere karşı böyle ‘kutlandı’. Akşamüzeri internet üzerinden ulusal ‘Türk’ medyasının internet sayfalarındaki manşetlere bakıldığında, hem İstanbul’da hem de Diyarbakır’da meydana gelen olayların sorumlusu olarak BDP gösterilmekteydi.  Özellikle hükümete ‘yakın’ ve ‘çok yakın’ basındaki manşetler, basının da, hükümet gibi Kürt sorununu anlamadığı gibi, Newrozun Kürtler açısından ne anlama geldiğini de anlamadığını göstermekteydi.
Bu Newrozun da gösterdiği gibi;
Newroz Kürtler için bir ‘milli’ bayramdır ve bundan sonra hiçbir güç ve engelleme onları bu bayramı kutlamaktan alıkoyamaz. Bu Newroz Diyarbakır ve Ankara arasındaki bir güç mücadelesiydi ve kutlanıp kutlanmaması her iki taraf açısından son derece önemliydi. Newroz alanına girmeyi, Newrozu kutlamayı başarmış olması en azından Diyarbakır’ın kolay kolay pes etmeyeceğini göstermektedir.
Uzunca bir süre KCK adı altında yürütülen gözaltı ve tutuklanmaların kitleleri kısmen örgütsüz bıraktığı gibi bir izlenim edinmekle birlikte, Kürtlerin her an kendiliğinden bir nevi ‘yeniden örgütlenme’ye gidebildikleri de görülmektedir. Dolayısıyla gözaltı ve tutuklanmalar kısa vadede devlet ve hükümete sorunun ‘çözüm’ü gibi görünse de, uzun vadede sorunu sadece daha da ağırlaştırmaktan başka bir işe yaramayacağı ve Kürtlerle Türkler arasındaki kopuşu daha da hızlandıracağı da düşünülebilir. Gerek Newrozun yasaklanması, yapılan müdahaleler, İstanbul’daki müdahaleler gibi ve özellikle basının tavrı gibi konular bu kopuşu derinleştirmeyi hızlandırmaktadır.

19.03.2012, Diyarbekir

Diyarbakır’da kitlelerin büyük bir kararlılıkla Newroz alanına akması ve alana yüz binlerce kişi ile girmeyi başarmaları, devlet nezdinde pekte hoş karşılandığı söylenemez. Aslında Diyarabakır Newrozu kutlanma şekliyle diğer şehirlere örnek olacaktı. Ya izin verilecek, barışçı bir şekilde kutlanacaktı ya da izin verilmeyecek ve kitleler alanlara “girecek”ti. Hangisinin olacağı tamamıyla yerel idarecilerin –ve dolayısıyla temsil ettikleri devletin- tavırlarına bağlıydı. Devlet ikincisini seçti. Halka izin vermeyerek, çatışmaların da önünü açtı. Dolayısıyla, diğer şehirlerdeki Newroz kutlamaları birer gösteriye dönüştü, çatışmalar çıktı, onlarca kişi yaralandı, yüzlercesi gözaltına alındı.
Bunlar arasında ön plana çıkan kuşkusuz Batman’daki Newroz ve orada meydana gelen “olay”dı. Ahmet Türk gibi örnek, sağduyu sahibi, tüm Kürtlerin sevip-saydığı bir insana yapılan saldırı ve sonrasında valinin açıklamaları aslında ilk günkü olayları “tasvip” etmeyen Kürtlerin de “bu kadar da olmaz” demelerine neden oldu. Ahmet Türk daha öncede saldırıya uğramıştı fakat bu seferki hem saldırı biçimi hem de saldırganların “resmi” oluşları itibariyle daha vahimdi. Tüm bunların, öncülüğünü içişleri bakanının yaptığı, devletin “güvenlik” konseptinin bir sonucu olduğunu belirtmek yanlış olmayacaktır. Son demeçler, açıklamalar bu konseptin sürdürüleceği yönünde.
Newroz “sıcak” bir havada başladı, ancak sıcak yaz aylarının daha “serin” geçmesi her şeyden önce devletin göstereceği tutuma bağlı olacaktır.

22.03.2012







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder